30 Eylül 2015 Çarşamba

“Mühlüz Tepesi”

Kurşana dan çıktım yola, selam verdim sağa sola.
Damlamca deresinden atladım.
Yolu Odun Pazarından, Arastaya düşürdüm.
Mühlüz Tepesinden aşağı, sıktı belimin kuşağı…

Bana birisi, “Dünyanın orta yeri neresi?” diye sual etse, dört yol ağzındaki o tepeciği gösterir. “İşte tam burası” derim. “Nasıl olur efendi ağa” diyene de. “Sen hiç, Mühlüz Tepesinde avara, avara dolaştın mı efendi ağa?” diye, bu seferde ben karşı sual eylerim.

Hatırlayan, bilen var mı? Avara Tepesini veya diğer bir adıyla “Mühlüz” Tepesini?
Avara tepesi bu gün hala olduğu yerde durmakta, Arastanın başında, Serezlilerin dükkanını solunuza, Ersunanların mağazayı sağınıza alın, köşede Sefa’nın incik, boncuk dükkanı, arkasında Ebcet Memed’in Çarşı Hamamı, Çiftçi Fırını, çaprazında Yapraklı kahvesi, aşağıya doğru giderseniz, Anadolu Oteli, Saray Lokantası, tepenin başında belediye dükkanları, köşede dondurmacı Göl Memed. Göl Memed’in dondurması ayrı yazı konusu.

Mühlüz Tepesi esas yükünü Çarşamba günü alırdı, o gün adım atacak yer kalmaz, ayakta sohbet o kadar koyulaşır ki, araba tamponları dokunmadan yoldan çekilmek olmazdı. Tek tük geçen at, araba da Avara Tepesindeki avaralara uyar gıdım gıdım ilerlerdi.

Sabah ezanı ile şeere gelenler, satacaklarını satar, alacaklarını alır, öğlene kadar evin mesariflerini görür. “Abukat” beye, “dohtur” beye, mübaşire hediye gelen, tereyağ, torba yoğurdu, küpecük peyniri kap kacağı boşaldığında, kız babaları “tekellif” olarak, Kıbırlardan sekiz on çift yemeni heybenin dibine atardı. Gabaralı damat ayakkabısı ayrı sarılır, dedenin mesh lastiği sona kalırdı.

Ersunanların veya Keşlerin tuhafiye mağazasından, “harman sonu veresiye” basma, pazen, ”goca ebeler” için ak yemeni, kızlara, gelinlere allı, güllü sarı yazma, heybenin diğer gözüne konulurdu.
Sarı yazmanın pulu, boncuğu da Sefa Tatlıbal dan tedarik edilir, Sefadan koca ebeye kına ve kemik tarak, kıza kök sakızı, oğlana arkası horozlu ayna unutulmazdı.

Helvacı Memed de kaymak ekmekle karınlarını doyuranlar, köydeki dedeler için Çiftçi Fırınından beş, on somun ekmeğini koltuklarına sıkıştırırlardı.

Evin, damın mesarifleri bittikten sonra, köye dönüşten önce, öte yakalı, beri yakalı herkes, Çankırı’nın tam merkezi olan o tepede buluşur, Avara Tepesi işte o sırada yükünü almış olurdu.
O yıllar radyo ve kırkbeşlik plak günleriydi, henüz kaset icat olmamıştı, televizyon yoktu, CD’yi rüyasında bile gören yoktu.

Çiftçi Fırınının alt köşesinde Sefa, karşıda Sarı İsmail karşılıklı plak atışmasına girer, Sefa, Hacı Taşan dan “Ankara’da yedik taze meyvayı, boşa çiğnemişim yalan dünyayı” plağını kor ve Hacı Taşan’ın sesi ta Arastanın başından duyulurdu.

Sarı İsmail durur mu? Belediye Dükkanlarının duvarının dibine kurduğu seyyar arabasından, Neşet Ertaş’ın kırkbeşliğini çekerek düelloya iştirak eder ve “Zahide kurbanım n’olacak halım. Gene bir laf duydum kırıldı belim…” diyen “Bozkır’ın Tezenesi” ile tüm Avara Tepesini inletirdi. Ortalık da avara, avara dolanan “Destancıların” sesi soluğu ossaat kesilirdi.

Yüklü Köylü Osman güdük burunlu Thames Kamyonu çoktan Yapraklı Kahvesinin önüne çekmiş olurdu. Heybeler kamyonun kasasına iki geçeli asılır, boşalan yoğurt bakraç ve depnilerin dibi, Helvacı Memed den alınan, şeker, kaymak ile doldurulurdu. O zamanın servisi de işte bu Thames Kamyondu.

Evli evine, köylü köyüne döndüğünde, Avara Tepesi sessizliğe bürünür, meydan bir iki “gölbeze” kalırdı.

Son yıllarda “Mühlüz” veya diğer adıyla “Avara” Tepesi, siyasetçilerin seçimden seçime uğradığı yer oldu diye duydum.

Çok şükür, “çalışkan valilerimiz” gece gündüz demeden Çankırı’nın sorunları düşünen milletvekillerimiz, il genel meclisi üyelerimiz, belediye başkanımız sayesinde, Çankırı da işsizlik sona erdiği için, artık Mühlüz Tepesinde dinelerek avara avara bekleyenler kalmamış.

Avara Tepesinin, avaralarına ve de memleketimin mühlüzlerine selam olsun…

 Merak edene not:
Mühlüz: Yoksul, parasız
Tekellif: Kız evinin oğlan evine armağan olarak aldığı sekiz on çift ayakkabı.
Depni:   İki kulplu bakır yoğurt kabı

1 yorum: