14 Mart 2010 Pazar günü, İstanbul’da yapılan
“Roman Açılımına” Sayın Başbakanımızın davetlisi olarak,
Çankırı Elekçileri Platformu Başkanı olarak katıldım. En ön sırada, kameraların beni görebileceği bir yerde sabahın erken saatlerinde yerimi aldım.
“Elekçilik Bir Meslektir. İlbay Paşalık Meslek Değildir”,
“Elek, kalbur, gözer. Yaşasın Elekçiler” yazılı pankartımı salonun en görünen yerine astım.
Başbakanımız,
Abdi İpekçi Spor Salonunda yapılan
“Roman Buluşması”ndaki
konuşmasına, “Sevgili Roman kardeşlerim, değerli vatandaşlarım, can
yoldaşlarım, hepinizi gönülden muhabbetle selamlıyorum.
Türkiye'nin dört
bir yanından Eskişehir'den, Kırklareli'den, Tekirdağ'dan, Edirne'den,
Düzce'den, İzmir'den, Sakarya'dan, Kocaeli'den, Bursa'dan, Adana'dan,
Çankırı'dan,
Kilis'ten, Ankara'dan, diğer tüm illerimizden, İstanbul'umuzun değişik
semtlerinden hoş geldiniz, sefalar getirdiniz” dedikten sonra,
“Elekçi kardeşlerimi ayrıca selamlıyorum” diyerek, biz Çankırılılara olan muhabbetlerini özenle vurgulayarak başladı.
İlleri
sayarken sıra Çankırı’ya geldiğinde Sayın Başbakanla göz göze geldik.
Benim gözlerimden iki damla yaş süzüldü. Bu güne kadar gelen
başbakanlar, bakanlar ve hatta valiler
“biz elekçilere”
hep buçuk muamelesi yapmıştı. İlk defa bir başbakan bizi adam yerine
koyuyordu. Bundan sonra, Çankırı’da görev yapan bürokratlar bize
“buçuk”
muamelesi yapamayacaklar. Yaptığımız eleştirileri dikkate alacaklar,
hazmedemedikleri eleştirilerden, yazılanlardan sonra, soyumuzu,
sopumuzu, aslımızı, faslımız araştırmaya, soruşturmaya
kalkamayacaklardı. Halbuki onlar bilmiyordu,
“Tencere dibin kara, seninki benden kara” idi.
Açılım
sonunda Sayın Başbakanla baş başa yaptığımız özel görüşmede, öncelikle
ilimizin sorunlarını maddeler halinde dile getirerek ve yazılı olarak
kendilerine takdim ettik.
Sayın Başbakana elden ilettiğimiz dilekçemizde değindiğimiz bazı konular şunlardı.
Çankırı’ya
tayin olan bürokratların, havasından mıdır, suyundan mıdır nedendir
bilinmez; Yaran kültüründen gelen kuru nezaketlerinden dolayı seslerini
fazla çıkaramayan biz elekçilerin başına, padişah, kral kesildiklerini,
hort-zort ettiklerini, iş yapmayıp yapıyormuş gibi göründüklerini,
Çankırılıya Çankırı propagandası yaptıklarını, söyledik.
Başbakanımızın,
fakir-fukaraya, garip-gurebaya dağıtılmak üzere gönderdikleri kömüre
sahip çıkamadıklarını, çaldırdıklarını söyledik. Sayın Başbakan bunu
duyunca çok sinirlendi, burnundan soluyordu, yanındakilere talimat
vererek bu konunun takip edilmesini ve en kısa zamanda, tez elden
gereğinin yapılmasını emretti.
Çankırı’da eğitimin olmadığını,
okullarda eğitim dışında her türlü kirliliğin olduğunu, turizm, sanayi
ve tarımda hep geri kaldığımızı, yollarımızın, köylerimizin içler acısı
halini genel manada ilettik.
Başbakanımızın, Çankırı’ya tayin
ettikleri bazı bürokratların, bu eksiklikleri, yoklukları gidermek,
çalışmak yerine, zevk-ü sefada, davetten davete,
“caba gövecinin” başından hiç ayrılmadıklarını, gündüzleri
“okey” oynayarak, akşamları bahçede besledikleri
“oynak güvercinleri” yemleyerek, Yıldız Tepe’de, Ilgaz'da ski (kayak) kayarak,
“ciğerci kedileri” ile dedikodu yaparak vakitlerini geçirdiklerini ve de biz
"elekçilerin" umudunun her yeni kararname ile tazelendiğini ilettik.
Son olarak, açılıma katılanlara verilen 100 TL yol harcırahının (yolluğun), diğer illerden gelenlere valiliklerince ödendiğini, biz Çankırılı
"elekçilere" bu harcırahın vilayet tarafından ödenmediğini, konunun araştırılmasını arz ettik.
Sayın Başbakanımız, biz Çankırılı
"elekçilerin" sorunları ile bizzat ilgileneceklerini, bürokratlara da gereken uyarıyı yapacaklarını,
“Bu ülkede hiç kimsenin, hiç kimseye buçuk muamelesi yapamayacağını” ve son olarak da,
“Nush ile uslanmayana ederiz tekdir” diyerek, tüm
"elekçilere" selamlarını iletmemizi istediler.
Sayın Başbakanımıza biz
"elekçilerin" sorunlarıyla yakından ilgilendikleri için çok teşekkür ediyoruz.
Başbakanımızın başlattığı
“elekçi açılımının” önümüzdeki günlerde, Çankırı bürokrasisindeki yansımalarını da merakla bekliyoruz.
Çankırı Elekçileri Platformu Başkanı
İbrahim Zencirci