1 Ekim 2015 Perşembe

"BİZİM EROL'UN" ASKERLİK HİKAYESİ


Ömer Gökmen Arşivi
Bizim Erol sürekli babasına evlenmek istediğini söylüyor. Babası başından savmak ve askerliğe elverişli olmadığını düşünerek; "oğlum herkes askerlikten sonra evleniyor, sende askerliğini yap gel bakarız çaresine" diyor.

"Erol Askerlik Şube Başkanı (Albay)a her gün" ben ne zaman askere gidecem?" diye soruyor, artık herkese gına geliyor, şube başkanı gönderin şunu diyor. (yukarıdaki olay biraz hafif kaçmış) Askerde Erol'u çok dövmüşler ama öğretmişler. Kahvenin (Çırçırın kahve) önünde uygun adım, yat kalk, sürün, künye vs. anılarını bire bir anlattı" (Bu paragraf Nuri Erkenci katkıları ile eklenmiştir)

Yanılmıyorsam 1978-1979 yıllarında nasıl oluyorsa oluyor Erol askere çağrılıyor. Acemi birliği olarak Amasya ya gönderiliyor. Acemi birliğinde asteğmen olarak görev yapan ve daha önce Çankırı'dan Erol'u iyi tanıyan Çankırılı asteğmene, askerler yeni bir hemşerisinin geldiğini söylüyorlar.

Bunun üzerine toprağı ile tanışmak için kendisini çağırınca bir de ne görsün karşısında; Parkanın düğmeleri yukarı aşağı iliklenmiş, postal bağları yerlerde."Bizim Erol" değil mi?

Çankırılı Asteğmen;"Erol sen burada ne arıyorsun? Hangi bölüktesin?" diye sorunca. Erol;"Ahâ işte askerlik yapıyoruz, ben çay içilen televizyon seyredilen bölükteyim" diyor.

Bunun üzerine asteğmen; "oğlum bütün bölüklerde çay içiliyor" diyor. Erol'un özel durumunu bölük komutanına bildirmek için, onu getiren erlerle beraber bölüğüne kadar gidiyorlar.

Erol bu arada toprağı asteğmene yakınıyor. "Asker de her şeye kızıyorlar, pisküvit yiyorum diye dayak atıyorlar. Bu nasıl iş anamadım, anasını satıyım" diyor.

Asteğmen bu konuyu arkadaşlarına sorduğun da işin aslı anlaşılıyor. Meğerse "Bizim Erol" içtimadan önce bisküvileri ufalayıp parkanın cebine dolduruyor. Komutan içtima alırken de bunları yiyormuş.

Erol'un özel durumunu öğrenen bölük komutanı rapor için hastaneye sevk ediyor. Heyet daha önce verilmesi gereken raporu vererek, Erol'un kısa askerlik macerasını sona erdiriyor.

Askerliğin tüm zorluğuna(!) rağmen ve babasının sözünü unutamayan Erol'un bu iş hiç hoşuna gitmiyor. Bu nedenle komutana ileri geri söyleniyor. Bu sürede Erol'u tanıyan komutan; "Hay seni gönderen askerlik şubesinin ......" diyor.

Bunun üzerine Erol da; "Ben askerlik şubeme laf söyletmem, ben de senin ........" diye komutana küfürlü cevap veriyor. (Biz Erol'un yalancısıyız :)) Sinirlenen komutan, "biran önce alın başımdan şu adamı" diye bağırıyor.

Çankırı da bir süredir ortada görünmeyen Erol yeniden ortaya çıkıyor. Tanıyanlar merakla Erol'a nerelerde olduğunu soruyor.

O da askerde olduğunu, askerliğinin bittiğini söylüyor. Fakat bu arada " izin de kullanamadık, yandı a... k....." diyerek hayıflanmadan da geri kalmıyor. O günden sonra da evlilik konusunda babasının başını sürekli "ağrıtıyor"

"Bende Cırcırın Kahvesin de duymuştum . Erol askere gider tabi kimse ne olduğunu bilmez. Erol'u döverller gitiğinde o da hep küfür eder. Baş çavuş memleketini sorar ÇANKIRILI olduğunu duyunca bölük komutanına götürür oda Çankırılıdır ve Erol'u tanır tabi korumaya alır, gönderenlere kızar hastane raporu çıkarttırır ve Erol'dan elbiselerini çıkartmasını sivil elbisesini giymesini askerliğini bittiğini söylerler ama bizim Erol bu elbiseler bana verdiler diye vermez, çıkartmak istemez. Komutan sever ikna eder, Çakırı da ki evinin adresini verir, "annem sana benim elbiselerden verecek" der gönderir. 


Tabi Erol Çankırı'ya gelince komutanın annesinin kapısına dayanır olanları annesine söyler oda emin olmak için oğlunu arar durumu öğrenince oğlunun gelince giydiği takım elbiselerden verir gönderir. O zamanlar Erol'un giydiği kahverengi bir takım elbisesi vardı kendisine büyük geliyordu bu takımı buna kim vermiş deyince anlatmışlardı." (Bu iki paragraf, Mustafa Akdağ'ın katkıları ile eklenmiştir)

Ve Erool askerden döner... Tezkere sonrası, dostları ile birlite...
Tuğrul Sıdar, Ömer Gökmen, Halim Hıcıplı, Şahap Erbil, Hürrem Dolay, EROOL ve Muharrem Dörtkaşlı ile birlikte.
(Şahap Erbil Arşivi)


Not: Hikayedeki “Çankırılı Asteğmen” Matematik Öğretmeni Hasan Çiçek ağabeyimizdir. Bu hikaye

Mehmet Çiçek ile birlikte kaleme alınmıştır. Nuri Erkenci ve Mustafa Akdağ'a katkılarından dolayı teşekkürler.

Erol’un askerlik hikayesi, ilk defa 18.03.2006 tarihinde, www.cansaati.org da yayınlanmıştır.

1 yorum:

  1. ben erol'u ilk resimde tanımadım. iyi ki yazmışsınız şehirde parkayla dolaşıp durur..

    YanıtlaSil