5 Haziran 2016 Pazar

İftar Temşüt Arası ve Şimdi Çankırı da "Tırnaklı" Vakti.


Ramazan Pidesi
Ramazan ayının olmazsa olmazlarının başında, pide gelir. Ramazan ayı ile birlikte özdeşleşen pidenin, Çankırı’daki diğer bir adı “Tırnaklı”dır.
 
İftardan hemen önce, fırından yeni çıkmış, üzerinden dumanlar tüten, uğruna insanların saatlerce sıra beklediği ve sigara tiryakilerinin “oruç başına vurunca”  asabiyetten sık sık kavga ettiği “Tırnaklı"yı Çankırılı sıcak sever, soğuğuna bayat gözüyle bakarlardıŞimdilerde adına, Taş Fırın denen, o günlerin meşhur Kara Fırınlarında, pişen “Tırnaklı”nın üzerine sürülecek yumurtayı, susamı kişi kendisi getirirdi. Top patlamadan hemen önce, fırından henüz çıkmış, daha dumanı üzerindeki, evdeki kişi sayısı gözetilerek adeti belirlenen, gazete kağıdına sarılmış “Tırnaklı”yı koltuğunun altına aldığı gibi kulağı ezanda, hızlı adımlarla evinin yolunu tutardı.    

O geçmiş yılların Kara Fırınlarının en meşhurlarından birisi de, Avara (Mühlüz) Tepesindeki, Rahmetli Osman Dörtkaşlı’nın “Çiftçi gFırını”ydı. Artık ne Çiftçi Fırını kaldı nede, o eski ustalar ve o pideler yani “tırnaklılar” da yok artık.

Hatta çift sarılı yumurtasını, susamla karışık, çörek otunu özenle sardığı kese kağıdıyla ustanın önüne koyup sırasını bekleyen ve sıra beklerken sohbetine doyum olmayan, Çiftçi Fırınının devamlı müşterisi, rahmetli Mustafa Tarhanacı da yok. Tarhanacı, Ekmekçi Osman ile ahbaplığına güvenerek, “Tırnaklı”nın koltuk altında, yani ateşten uzak köşede pişmesini ister, bir de çift sarılı yumurtasının karışmamasını tembih üstüne tembih ederdi.

Geçmiş ramazanlardan birisinde, Çiftçi Fırınında pasa atarak kısa süreli de olsa, ekmekçi çıraklığı yapmışlığımız vardır. O nedenle de dağarcığımızda o günlerden kalma az çok anı var.
Dinlemek ister misiniz?

O günlerde, ramazan nedeniyle fırında işler yoğun olurdu. Ancak çalışacak eleman sıkıntısı çekilmezdi. Çünkü muhabbetin en koyusu, sohbetin ve tatlı tatlı takılmaları en alası orada olurdu.

Kürekçi (pişirici) Kembağlı İsmail Ağa, bir yandan ateşin karşısında terlerken, sıra tartışmalarından bunalınca ve oruç da başına iyice vurunca, kızar; “ekmeğinizi biz pişiriyoruz” (öğlen pişirdiği göveç ve tele dizilmiş “gömmelik” patlıcanları kastederek) “yemeğiniz biz yapıyoruz. Sizin hanımlar evde ne yapıyor?” diye, hiddetlenerek sorardı müşterilere. İsmail Ağa biraz sert mizaca sahip olduğu için ve de elinde kürek olduğundan kimse fazla ses çıkaramazdı.

“Tırnaklı” üzerine sürülecek yumurtalar karışırsa bazen, orucun da etkisi ile tartışma çıkardı. “Benim yumurtalar iriydi, çift sarılıydı” diyene, Ekmekçi Osman (Dörtkaşlı) Ağa; “Aha, senin pidenin üzerine işaret koydum, bak adını yazıyorum” diyerek, fırına sürülen hamurun ucuna küçük bir kağıt yapıştırarak tartışmayı sonlandırırdı.

Çiftçi Fırınında çıraklık yapanlar ise, şimdi TAI Genel Müdürü olan Muharrem Dörtkaşlı o yıllarda ODTÜ’de öğrenciydi, hesap, kitap işinden anlar diye fırının kasasında dururdu, para alma, para üstü verme işinden sorumluydu, Ne de olsa mühendislik okuyordu. 

O günlerde duyduğum bir anıya göre, pide alan yaşlı bir Çankırılı amca, Muharrem Dörtkaşlı’ya “Efendi ağa okulu bitirince ne olacaksın?” diye sormuş. ODTÜ Makine Mühendisliği son sınıfta okuyan Muharrem Dörtkaşlı da; “Mühendis olacağım abıca, acaba biraz daha okusam Ormancı olabilir miyim?” diye cevap verince, amcanın cevabı “De get lan işine!” olmuş.

Ortalığı temizleme, süpürme, fırından çıkan pideleri düzgünce istifleme işi Şahap Erbil'den soruluyordu.

Pişirici, yani kürekçi Kembağlı İsmail Ağaydı. Ramazan pidesinin diğer adının da “Tırnaklı” olmasında emek sarf eden, tırnakçılar ise her ikisi de rahmetli olan baba-oğul Osman ve Recep Dörtkaşlı idi.

Geçmiş o yıllardan başka yüzleri de hatırlıyor gibiyim, Kanal D eski haber spikerlerinden, şimdi Kanal B Haber Müdürü olan Metin Kayıhan’ın da Çiftçi Fırınının önünde; “Koş vatandaş koşşş, yeni çıktı fırından, dumanı üstünde, yetişen alıyooorrr. Gel vatandaş geeel sıcak tırnaklıya geeell” diye çığırtkanlık yaptığını hatırlarım. O günlerden belliydi, sesinin güzelliği. Ve ben bunu didiydim.

Sıcak pidesini gazete kağıdına saran, Büyük Cami'nin önündeki akşam pazarından veya eski halden, kırmızı turpunu yeşil soğanını, teresini aldıktan sonra, top patlamadan evinin yolunu tutardı. 

Ben ne mi yapıyordum? Yukarıda söyledim ya, ben pasa atardım, hamura tırnakları ile şekil verenlerin önüne, pasa atmayı kolay bellemeyin, ekmekçilikte, pidecilikte pasa atmak en önemli görevdir. Pasa atmak ustalık ister. Usulü adabı vardır. Her önüne gelen pasa atamaz.

Ah, ah nerede o eski ramazanlar ve Çankırı’nın üzerine çift sarılı yumurta sürülmüş, bolca susam ve çörek otu serpilmiş “Tırnaklıları”
Eski Çiftci Fırını Mühlüz Tepesi Çankırı (İ.Z. Arşivi)


Jet İmam ve Hafız Ahmet İlyas

Otuz ramazan, otuz ayrı cami ve mescit de teravih namazı kılmak, o günlerde Çankırılı gençler arasında gelenek haline gelmişti.

Son yıllarda televizyon haberlerine konu olan jet imamların piri, ustası sayılacak, yani kırk yıl öncesinden bizim Jet İmamımız vardı. Yeni Cami'deki teravih namazında gençler çoğunlukta olurdu. Ben, bizim Jet İmam'ın 14-15 dakikada teravihi bitirdiğini hatırlarım. Jet İmam'ın rekor denemesinin, 11-12 dakika olduğunu da duymuşluğum vardır.

Yeni Caminin "JET İMAMI" Hakkı Hoca
 
(Kenan Nergiz Arşivi)

Yine o yıllarda, Büyük Cami'de 30-35 dakikada kılınan teravih namazı, İmaret Camisinde ise hatimle kılınırdı ve en az bir buçuk saat sürerdi. İmaret Camisi'nin imamı ise İstanbul da Nuruosmaniye Camiinde büyük alimlerden, hocalardan ders  almış, Maruflu Hafız Ahmet İlyas idi.
Ahmet İlyas Hafızlık Davetiyesi. (Ümmühami İlyas Arşivi)
Henüz beş-altı yaşlarımda iken, İmaret Camiinde babamla kıldığım teravih namazını bugün gibi hatırlıyordum. Minberin hemen yanındaydık, her secdeye vardığımızda; “baba baba çok sıkıştım” diyordum. Babam ise; ”az kaldı oğlum sık dişini, az kaldı” diyordu. O yıllarda beş-altı yaşlarındaki erkek çocuklar paçası lastikli pantolon giyerdi. Ne günlerdi o günler.    

Çankırı’daki tüm bu hoşgörünün, kişilerin ramazan ayını iliklerine kadar hissetmesinin mimarı ise, o yılların müftüsü, Seyfullah Kotanoğlu idi. Müftü Kotanoğlu gönülden sohbetleri ile dinleyenleri bazen coşturur, bazen insanların gözlerini yaşartırdı. Müftü Kotanoğlu tam bir hak ve halk adamıydı. Namazla niyazla pek alakası olmayan kişiler tarafından da sevilir, sayılırdı. 
Müftü S.Kotanoğlu. (Eyüp Gönüllü Arşivi)


Günümüz müftülerine, imamlarına, hafızlarına, hocalarına ve dahi “Eski Çankırı Ramazanları” yazarlarına ve tüm Çankırılılara hayırlı ramazanlar dilerim.





Büyük cami direk ister
Söylemeğe yürek ister
Benim karnım toktur emma
Arkadaşım börek ister

Çankırı’nın Ulu Camisi
Yetmiş ikidir pençiresi
Hanım pençireden bakarken
Yandı pilâv tenciresi.

(Çankırı Tarih ve Halkıyatı’ndan)

...
Unutanlar  çekilsin izzet-i ikbal ile bâb-ı yarandan.
Çankırılıların hayırla andıklarından olsun kadim,
“Ebced Memed” hesabı ile düşürdü bu tarihi İbrahim hakim.
Allah onu kılsun her iki cihanda müstakim.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder